Yeğenime mektubum

Bugün bir mucize daha gerçekleşti yeğenim dünyaya geldi. İnanılmaz tatlı :).  Bende uzaklardaki amcası olarak ona bir mektup yazdım ve sizlerle de paylaşmak istedim.

Mektubumu benim sesimden dinlemek isteyenler için işte link

„Hoş geldin Uşağım

Merhaba bebek. Hoş geldin. Sen beni henüz tanımıyorsun biliyorum o yüzden de kendimi tanıtarak başlayayım mektubuma. Ben senin Cevdet amcanım. Eğer söylemesi çok zor gelirse sen bana ceco amcada diyebilirsin. Ben babanın öz kardeşi değilim. ama öz abim olsa bu kadar sevebilirdim onu. Biliyorum simdi diyorsun “madem amcamsın neden burada değilsin? Neden karşılamaya gelmedin beni”. Haklısında. Ama su an senden kilometrelerce uzakta bol bol yağmur yağan bir ülkedeyim baran amcanla birlikte. Ama sakin merak etme en kısa sürede geleceğiz yanına ve hayatinin her evresinde seninle olacağız.

Bu sabah senin doğum haberinle açtım gözlerimi dünyaya. Durmadan yağmurlar yağan bu ülkede de inanılmaz güzel bir güneş açtı.

Duydum ki sen doğduğunda ağlamışsın. Bu seferlik affedildin ama bundan sonra hiç ama hiç ağlama olur mu! Bu ilk ve son olsun. Biliyorum neden ağladığında aslında. Annenin sıcacık karnında ekmek elden su gölden yasarken birden gıcık bir doktor gelip seni çıkardı oradan. Biliyor musun bundan 30 sene önce bana da yapmışlardı aynini. Bende ağlamıştım. Ama sonra anladım, aslında geldiğim yerin o kadar kötü bir yer olmadığını. Sen de çok kısa bir süre sonra anneni, babanı, aileni tanıdıkça göreceksin ne kadar şanslı olduğunu.

Biliyor musun senin baban mükemmel bir adam.Abim diye söylemiyorum gerçekten öyle. Ama asil bilmen gereken annenin daha da mükemmel olduğu. Ama sen bunu babana söylemede kıskanmasın anneni daha çok seviyoruz diye. Annen yani benim yengem aslında benim için yengeden çok bir kız
kardeş. Aslında düşündüm de senin zaten 2 tane daha amcan var ve sadece 2 dayın var. İyimsimi sen bana da dayı de. Hem dayı kontenjanındakiler daha yakışıklı.

Seni ilk kez dijital bir ortamda, annenin karnında ki video görüntülerinde görmüştük. O zaman pek bir çirkin gelmiştin bana. Bilseydim bu denli güzel olacağını doğduğunda, daha çabuk gel derdim. Ama
biliyorum gelmezdin sen. Anladığım kadarı ile sende baban gibi sözünün eri bir adam olacaksın. Çarşamba geleceğini söylemişsin doktor amcalara ve çarşambada geldin. Aslan yeğenim benim. Eyvah aslan mi dedim ben. Sakin sakin unut o kelimeyi, hemencecik sil aklından. Sen çok güzel bir kartalsın bizim yavru kartalımızsın sen. Bak sakin dinleme o yakışıklı dayılarını. Onlar hamsi mamsi derler sakin aldırma. Bak tam bir Karadeniz uşağı ol. Ona hiç ama hiç sözüm yok. Zira Karadenizlilerin
ne tatlı insanlar olduğunu Anneni ve ailesini tanıdıktan sonra anladık. Biz yani Baran amcan ve ben gelene kadar Faruk amcan seni Yavru kartal yolunda hazırlayacak. Tüm baskılara direnmeni ve
unutmamanı istiyorum “Beşiktaşlı olunmaz Beşiktaşlı doğulur”.

Bu kadar Beşiktaş propagandası yeter sanırım. Sen dogmadan başlayan bu savaş sen bir takım konusunda kesin bir karar verene kadar devam edecek sanırım.

Az önce geldim eve. Bilgisayarımı açtım hemen ve maillerimi kontrol ettim. Çünkü baban akşama Fotoğraflarını göndereceğini söylemişti gönderdi de. Biliyormuşsun yüzünü ilk gördüğüm anda içimden tek bir cümle geçti “Allah im şükürler olsun”. Sen doğmuştun gayet sağlıklı ve çok tatlı
görünüyordun. Tüm dualarımız seninle olacak. Sen daima sağlıklı ve mutlu ol diye. Senin için tek dileğim hayatinin  her evresini doya doya mutlu bir şekilde yasa. Biliyorum henüz okuma
yazma bilmiyorsun o nedenle seslendirdim mektubumu. Su an Orada olamasam da benim sözlerimi benim sesimden duy istedim. Seni çok seviyoruz. İyi ki geldin ailemize.

Ceco dayin“

Kız Çocuğu

Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.

Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.

Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

Nazım Hikmet (1956)

Şiiri benim yorumumla dinlemek isteyenler için işte link

Çilekli pasta

Çok az kaldı. Kısa bir süre sonra sevgilimin doğum günü. Dört yıl önce onun doğum gününü ilk kutladığımda ona bir çilekli pasta yapmıştım. Dört yıl sonra yeniden onun için, o gün yaptığımda biraz daha farklı ve daha özel bir çilekli pasta yapacağız. Özelliği de iste bu biz sözcüğünde saklı. Henüz doğmamış kızım Yağmur yardım edecek bana pastayı hazırlarken. Kendisi pastamızı hazırlarken malzemelerden bile önemli olan çok özel bir ayrıntıyla uğraşıyor. Pastamızı hazırlarken dinleyeceğimiz müziği seçiyor. Yağmur`un müzik konusundaki seçimleri benden çok daha iyi. İşte başladı bile çalmaya. Ama buda ne. Ben bu parçayı daha önce hiç duymamıştım. İşte geldi iyisi mi hemen kendisine sorayım.

Raphael Gualazzi miş çalan. Daha önce hiç duymamıştım ama gerçekten de hayran kalmamak pekte mümkün değil Yağmurumun seçimlerine.

Evet müziğimizde hazır olduğuna göre sıra malzemelerde. İlk ihtiyacımız olan şey yumurta. Ama diğer malzemelerin olduğu gibi marketten alabileceğiz herhangi bir yumurta değil bu. Hadi bakalım Yağmur malzemeler için küçük bir gezintiye ihtiyacımız var. Sıkaca giy üstünü, gideceğimiz yer çok soğuk olacak.  Sen giyinirken bende gidip uçan halimizi hazırlayayım. Alaaddin seyahate giderken halisini bize bırakmış olması çok iyi oldu.

Uç bakalım sihirli hali bizi gökyüzünün derinliklerindeki devler ülkesine götür.

Yalnız Yağmur oyalanmak yok hemen altın yumurtlayan kaz çiftliğinden 6 tane yumurta alıp çıkacağız.

Biliyorum senin daha fazla kalmak istediğini ama gitmeliyiz daha çok durak var bizi bekleyen.

Bakalım sırada ne var; 150 gram seker ve 150 gramda un. Sanırım bunları da alacağımız yeri biliyorum. Ama Yağmur gidiciğimiz yerde çok dikkatli olmalısın. Çünkü şekerimizi alacağımız tatlı teyzenin  kötü bir huyu var. Çocukları biraz fazla seviyor. Onları şekerle kandırıp yiyecek kadar.

İşte geldik sen halinin üzerinde bekle ben hemen alıp geliyorum.

Tamamdır seni görmeden gidelim buradan. Sırada Alpler var. Oradan da sütümüzü ve çileklerimizi aldık mı hazırız demektir. Biliyorum sıkıldın uçmaktan ama gideceğimiz yerde seni bekleyen bir arkadaş olacak onunla süt sağıp, çilek toplarken bende çilekli pastamıza asil lezzetini verecek olan ve ne olduğunu sen doğduktan sonra senin kulağına fısıldayacağım sihirli tozumuzu alayım. Bak sana anlatırken gelmişiz bile. Heidie de seni bekliyor aşağıda. Simdi süt sağmaya gidiyorsunuz ama gecikmek yok söz ver bana.

Of Allah’ım of, tıpkı annesi. Yine geç kaldı.

Yakınmalarımı duydu sanırım iste geldi. Artık eve gitme vakti geldi küçük hanim. Atla gidiyoruz geç bile kaldık. Annen neredeyse evde olur. O gelmeden pastamızı bitirmeliyiz.

Bütün malzemeler ve müziğimiz hazır olduğuna göre başlayabiliriz. Yağmur sen yumurtalarımızı şekerle birlikte güzelce çırparken bende dev ateş fırınımızı açayım. Biz hazırlanırken oda ısınadursun. Tamam yeterli tatlım simdi üzerine unu ve kabartma tozumuzu ekleyebiliriz.

Ne kabartma tozu almadık mı ?. Ben hemen alıp geleyim. Nereden mi? Tabi ki bakkal Yusuf amcandan tatlım.

Umarım başka bir eksik çıkmaz. Karışımımızda hazır olduğuna göre artık fırına verebiliriz. Yarım saat pişsin. Bizde baba kız üzerine süreceğimiz kremayı hazırlayalım. İşte sihirli tozumuzda tam burada devreye giriyor sütümüzü ve bir tutam tozumuzu bir tencerede yavaşça karıştırarak gizli sözcükleri söylüyoruz sessizce;….. ….. …..  …..  …… . ve kremamızda hazır.

Karışımızda piştiğine göre artık hazırız. İkiye kesip ortasından, çileklerimizi yerleştirelim içine. Ve tabi ki krema, her yerine bolca ,ikinci kısım ve yeniden krema, yeniden çilekler. Son olaraksa sihirli tozumuzda bir tutam daha ve iste hazır çilekli pastamız. Simdi buzdolabına gidiyorsun çilekli pasta sevgilimin doğum gününe kadar orada koruyacaksın tazeliğini.

Teşekkürler yağmurum yardımların için. Sen olmasan yetiştiremezdim bu güzel sürprizimizi. Biliyorum senin gitmen gerekiyor simdi. Ama çok bekletme olur mu. Çabucak gel. Annende, bende dört gözle bekliyoruz gelmeni. Benim henüz doğmamış kızım,  Yağmurum iyi ki varsın.

Ding dong

Sesli Yazı

Bir şey yapmalı

Bir yaprak daha düştü ağacın dallarından. Esen kuru ve soğuk rüzgâr kopardı onu dalından ve köklerinden kilometrelerce uzağa savurdu. Artık her şey farklı olacaktı onun için ve asla bir geri dönüş olmayacaktı. Onun için farklı olacak olan bu gelecek, onunla ayni kaderi yasayanlar ve yasamışlar içinse benzer bir gelecekti.

Bir şey yapmalı diye düşündü sonra. Yeni doğan günle birlikte yeni bir şeyler yapmalı. Erken kalkmalı mesela sabah, yada hiç uyumamalı. Sabahın ilk ışıklarını seyretmeli sanki bir daha göremeyecekmiş gibi. Sonra sokağa atmalı kendini. Bir sokak müzisyeni dinlemeli, bir dilenciye para vermeli. Dakikalarca seyretmeli ufacık bir ekmek parçası için birbirlerine karşı üstünlük savaşı veren güvercinleri. Tiyatroya gitmeli , elinin ayası acıdan dayanılamayacak hale gelene kadar ayakta alkışlamalı seyrettiği muhteşem performansı. Bir şiir okumalı mesela. Sevdiğine koşmalı sonra. Bitkin düşene kadar sevişmeli onunla. Geceyi onun kolalarında geçirmeli. Çocuk yapmalı ondan mesela. Büyütmeli çocuğunu, büyümeli kendi de onunla birlikte. Sevmeli alabildiğine. Yalnız ailesini değil tüm insanları. Biraz oturup dinlenmeli. Sonra birden ayağa fırlayıp “vakit yok dinlenmeye” demeli. Bir kafeye gitmeli. En sevdiği içkiyi içmeli en sevdiği dostunu karşısına alarak.

Hepsinden sonra düşünebilir örneğin “ne kadar çok şey yaptım” diye. O halde son bir şey daha yapmalı, ölmeli.

Sesli Yazı

Bende Erkek Değilim

Başlıktan bu yazının benim cinsel tercihimle ilgili olduğunu düşünenler var ise yanıldıklarını söyleyerek başlıyayım. Her yıl daha iyi olmasını beklerken, her yıl insanoğlunun kendini biraz daha geliştirdiğini düşünürken, neredeyse her gün yeni bir kadın cinayeti haberi ile başlıyorum güne.  Bazıları bizler için sadece 3. Sayfa haberlerinden öteye geçemezken, kimi günler ana haber bültenlerinin birkaç saniyesini dolduran ve balık hafızalarımızda dakikalar içinde kaybolan haberlerdi. Töre, kıskançlık, namus adı altında soykırımı aratmayacak cinayetler işlendi ülkemizde işlenmeye de devam ediyor. Eğitim durumu ne olursa olsun kendilerini Erkek olarak tanımlaya bu insanlık dışı yaratıklar kendilerinde her türlü hakkı görerek kadınlara tecavüz ediyorlar, cinsel ve sözlü tacizde bulunuyorlar, şiddet uyguluyorlar onlara ve hatta çekinmeden öldürüyorlar onları. Adeta kendilerine tanrı sanıyorlar.

Eğer yılbaşı gecesi tek amacı biraz eylemek olan kadınlara tacizde bulunmaksa erkeklik,

Evde karısını, kızını dövmekse, öldürmekse eski karısını yüzlerce yerinden bıçaklayarak.

Pippa Bacca ya tecavüz edip öldürdükten sonra onu bir paçavra gibi atmaksa bir kenara erkeklik,

Töre adını verip abisine kardeşine öldürtmekse, sözde kıskançlık adına vahşice parçalamaksa sevdiğini erkeklik,

“yazın üç sütün üstüne kapkara haykıran puntolarla”

Bende ERKEK değilim…

Sesli Yazı

Bugün benim dogum günüm

Evet, başlıkta da belirttiğim gibi bugün benim dogum günüm. Bana söylemesi çok can sıkıcı gelen otuz yaşıma bastim. Ve bugün itibarı ile artık yirmiler bitti. Otuz yasindayim, hala ögrenciyim, evimin kapisini anahtarla aciyorum ama cok ama cok mutluyum. Otuz bile olsam sevdigim insanlar var bu dünyada, beni seven insanlar var. Çok güzel bilmek bunu. Bu yaziyi yazarken caydanligin altini acik unutup tum evin duman altinda kalmasina neden olsamda mutluyum cok. Iyi ki varsiniz siz sevdiklerim, Hatalarımla, yanlışlarımla beni tüm kusurlarımla seven ve belki pekte haz etmeyen siz guzel insanlar iyi ki varsiniz

Bugün benim doğumgünüm, kardesimin beni tanistirdigi Yann Tiersen dinliyorum, arada gecen birkac sözün ne anlama geldigini bilmeden, ama yaptigi müzige hayran kalarak. Kisacasi cok guzel gecen bir günün ardindan yalnizligimin tadini cikartiyorum.

Ben sizlerle paylasmaya calistim ama üstadın dediği gibi „Yalnızlık paylaşılmaz, Paylaşılsa yalnızlık olmaz.“

Kimse okusun diye yazılmadı bu yazı ama şayet okuyan birileri olursa bilsin ki bugün benim için çok güzel bir gündü. Yanan çaydanlığımla yaptığım yeni çayımı da alıp Kral 6. George’u seyretmeye gidiyorum şimdi.

Umarım benim kadar güzel bir gün geçirmişsinizdir…

Sesli Yazı

Özledik seni üstat…

Yıllar önce güzel bir dost sesiyle tanımıştım seni.Tanıdıkça daha çok sevdim seni.Beni seninle tanıştıran o güzel sesli dost, elimde senin seçme şiirlerini görünce kızmıştı bana. Ve „üstatın şiirlerini seçemezsin onların hepsi birbirinden güzeldir , onun secme şiiri olmaz.“diye çıkışmıştı. Seni daha iyi tanıdıktan sonra anladım ne denli haklı oldugunu. Dost sohbetlerde seni anıyoruz güzel şiirlerinle. Sevdiğim kadına senin şiirlerini okuyorum.

Geçenlerde yine bir dost sohbetinde okurken senin bir şiirini bir anda unutuverdim kalanını. Affet üstat alkol ikindisiydi, yoksa nasıl unutulur o güzel dizeler. Her biri aklıma kazınmış olan o güzel dizeler. Şiirlerini okurken sen çıkagelirsin uzaktan dinlersin bizi bilirim. O gün kızdın bana biliyorum affet üstat. Kızdı ve gitti dediler bana. Her yıl olduğu gibi bu yılda 3 Haziran 63 de gitti diyor televizyonlar radyolar. Benim için hiç gitmedin sen üstat. Şiirlerini okurken, oyunlarını oynarken beni, bizleri seyrediyorsun biliyorum. Ve senin o muhteşem kelimelerin ağızlarımızda yankı buldukçada sen hiç gitmeyeceksin.
İyi ki vardın be Üstat…

8 Mart Dünya Kadinlar Günü

Tüm kadinlarin kadinlar gününü kutluyorum.son 1 senede neler degisti, bu konuyla ilgili hicbir fikrim yok. gecen yil Nazim Hikmetin o muhtesem „Kadin“ siirini yayinlamistim spacem de dünya kadinlar gününde. Üstadin o yazdigi yillardan bu zamana kadar ne degisti peki. Bu gün kuru bir kutlamayla gecsin istemiyorum.istiyorum ki bu konuda biraz daha kafa yoralim. Pek cogumuz biliyor bu gunu neden kutladigimizi, tipki ulkemizde ve dünyanin heryerinde kadinlara uygulanan siddeti bildigimiz gibi.Bazen bilmek yetmez birseyler yapmak gerekir. Eger hicbirsey yapamadiginizi düsünüyor ama birseyler yapmak istiyorsaniz en azindan ufacik bir imza ile basliyabilirsiniz birseyler yapmaya.. ilgilenenler icin iste uluslararasi af örgütünün sitesi;

http://www.amnesty.org.tr/yeni/index.php?view=article&catid=60&id=243&option=com_content

Bazen bir tek denizyildizini kurtarmak cok seyi degistirebilir. hadi gelin bir deniz yildizida siz firlatin bu buyukl okyanusa ve onun icin cok seyi degistirelim birlikte…

Aç Kapıyı Ben Geldim

Korka korka değil, usul usul değil
Elim yüreğimde çarpa çarpa geldim
Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Bir senin ellerinden, bir senin gözlerinden
Dişlerinden dudaklarından
Nergisler Ocak ayında açtı
Kendimden bahsetmeyeceğim
Yediveren güllerden
Duvardan sarkan güllerden
Çocuklardan, sabah erken okula giderlerken
Atlardan bahsedeceğim
Kan ter içinde atlardan.

Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Ne kadar küsülü çocuk varsa barıştırdım, oynuyorlar
Tam kırk çeşit sarmaşık gül buldum
Penceremin dibinde açacak.
Ekinleri dolu vurmadı,
Çekirge gelmedi,
Kurak olmadı.
Yorgunum demeyeceğim,
Bir evimiz olsa demeyeceğim,
Yüreğim daralıyor demeyeceğim.
Bir baksan gözlerime
Başını çevirmeyeceksin,
Yürüyüp gitmeyeceksin,
Elini çekmeyeceksin.
Bir baksan gözlerime
Dağda yakılmış ateşler göreceksin.
Aç kapıyı kim geldi bak
Bak nasıl havalandı güvercin.
Açmam diyemezsin artık,
Aç!

Berin TAŞAN

Kimilerine göre soğuk, kimilerine göreyse uzak olan bu ülkede çok güzel dostluklar edindim. İşte bu güzel dostluklardan geleceğe bir hatıra…