asdasdasdsad

İnternet’teki tüm Lorem Ipsum üreteçleri önceden belirlenmiş metin bloklarını yineler. Bu da, bu üreteci İnternet üzerindeki gerçek Lorem Ipsum üreteci yapar. Bu üreteç, 200’den fazla Latince sözcük ve onlara ait cümle yapılarını içeren bir sözlük kullanır. Bu nedenle, üretilen Lorem Ipsum metinleri yinelemelerden, mizahtan ve karakteristik olmayan sözcüklerden uzaktır.

link

Haberin Var mi?

1

 

Belki çok iyi bir gün geçirdin belki de hiç sandığın kadar iyi değildi hiçbir şey. O halde yarın için bir şeyler yapmaya ne dersin? Erken kalk mesela, sert bir kahve yap kendine. Sonra geç camin önüne ve insanları seyret. Mutlu- Mutsuz, Aceleci -Çok da acelesi olmayan insanları. Sonra kedin için bir şey yap ve en sevdiğin parçayı aç. Önce mırıldan sonra yüksek sesle eşlik et bu hareketli ve güzel parçaya. Ister Manuş Baba dan ister Christina Stürmer den. En ışıltılı kıyafetlerini giy sonra ve at kendini sokağa. Kulağında en sevdiğin şarki ve dudaklarında bu güzel şarkinin melodisi ile. Dans et mesela sonra umursamadan insanları. Mutlu ol çok, ama çok mutlu. Ve göster herkese mutluluğunu ve neşeni. Bilmem Haberin Var mı; Mutluluk Bulaşıcıdır. Hem de çok 🙂

Rüzgar

Hayat, kimi zaman fırtınalı bir deniz kadar hareketli ve yorucuyken,kimi zaman bir göl kadar durgun ve huzur vericidir. Bazen bu durgun suları hareketlendiren rüzgar, birbirlerinin gözlerine aşkla bakan sevgilileri yakınlaştırır. Esen sert rüzgarlarla sevdiğine daha sıkı sarılırsın. Sevdiğin senin dayanağındır. Sadece saçlarını uçuşturan rüzgarda değil , en sert geçen fırtınalarda bile sevdiğine sarılmalı insan.

Hoş geldin Kerem

Hoş geldin Kerem;

Benim tatlılar tatlısı küçük yeğenim. Sadece birkaç gün önce dünyaya geldin. Öyle sanıyorum ki bu senin ilk mektubun olacak ama asla son değil. Zaman ne kadar değişirse değişsin sana mektuplar gelecek sen çok güzel mektuplar yazacaksın. Mektup sözü hasreti ve uzaklığı hatırlatır çoğu insana ama bir de madalyonun diğer bir yüzü var ki o mektuplardır uzakları yakın eden ve sevdiklerimizi kısa bir anlığına da olsa yanımıza getiren. 

Küçük yeğenim diye başladım mektubuma ama kim olduğumu henüz bilmiyorsun. Ben o dünyalar yakışıklısı babanın ikinci kardeşiyim. Yani ikinci amcanım. Komik bir ifade oldu biliyorum ama öyle. Fehmi amcandan sonra ikinci Amca ben oluyorumJ Yaşasın yaş farkı sayesinde Baran amcanın önüne geçebildimJ Bir tanecik kuzenin Ahmet te maalesef beni mektubumdan ve sesimden tanıyor. Bazı sıkıcı durumlardan dolayı henüz sizin o güzel yüzlerinizi dünya gözüyle görme fırsatı bulamadım. Ancak en kısa sürede yanınıza gelip sizleri kucaklayıp o dünyanın tüm kokularından daha muhteşem olan kokularınızı içime çekeceğim.

Sen dünyaya geldiğinde ikinci babaannen den gelen bir telefonla aldım sevinçli haberi. Senin dünyaya geldiğini söylediğinde sesi biraz endişeli geliyordu. Sanırım biraz acele etmişsin dünyaya gelmek için. Hemen babana ulaşmak istedim. Ama ulaşamayınca ona, birinci babaannene ulaştım ve durumunun iyi olduğunu duyunca içimizdeki endişe yerini mutluluğa bıraktı. Çok isterdim yanında olmayı simdi ama dedim madem gelemiyorum sesimi göndereyim yeğenime.

Baban fotoğrafını gönderdi bugün. Nasıl tatlı bir şeysin sen. Ayrıca hiçte küçük değil benim yeğenim kocaman adam olmuş şimdiden ve manken gibi poz vermiş ona gülümseyen gözlerle bakan objektiflere. Sana söz veriyorum en kısa zamanda geleceğim oraya ve senin fotoğraflarını ben çekeceğim.  Ama o zamana kadar sen gördüğün tüm objektiflere poz ver ve babana söyle hemencecik göndersin amcaya o güzel fotoğrafları. Bak Fehmi amcan da bazen unutuyor fotoğraf göndermeyi ama Ahmet hemencecik hatırlatıyor ona “ baba amcama gönder bak,  benim ne kadar büyüdüğümü onlarda görsünler ” diye.

İyi ki geldiniz ailemize Kerem. Önce güzel annen sonrada sen, bizi ne kadar mutlu ettiniz anlatamam. Önceden 8 kişilik küçücük bir aileydik. Sonra yavaş yavaş çok güzel insanlar katildi aramıza. Şimdilik ailemizin son üyesi sensin ama şimdiden söyleyeyim kısa süre sonra pabucunu dama atacağız. Çünkü bu küçük aileye bu sefer de ben yeni bir insani katacağım. Geçtiğimiz Pazar günü yani sen ailemize geldikten çok kısa bir süre sonra ben senin müstakbel yengene evlenme teklif ettim.  Umarım seni görmeye beraber geleceğiz.  Sen geldiğimizde azcık daha büyümüş olacaksın biliyorum ama söz sana sen çok büyümeden en azından askere gitmeden gelecek amcacığın yanına. Seni ve Ahmet’i sarıp koklayacağım günü iple çekiyorum.

Kimseye söyleme ama bu arada baran amcan sana azcık bozuk. “Madem acele edecekti gelmek için bir ay daha erken gelseydi bende orada olurdum “  diyorJ Umarım güzel anneciğin kadar zeki ve yakışıklı baban kadar yetenekli kocaman bir adam olacaksın. Ve ben sen büyürken senin her doğum gününde Hokkabaz Ceco olarak yepyeni numaralar ile senin yüzünü güldürmeye çalışacağım.

Üstadın dediği gibi “doğarken ağladı insan, bu son olsun, bu son”. Ömrün boyunca yüzünden gülümseme eksik olmasın. Çok sev ve çok sevil emi benim canim yeğenim

Seni çok ama seven amcan

Hokkabaz Ceco

Sesli Yazı

Kadın ve Yağmur

Sağanak bir yağmur başladı aniden. Caddedeki tüm arabalar, sanki zaman akışına ara vermişçesine yavaşlamışken,  yayalar hızlı çekim tuşuna basilmiş bir film karesindeymişler gibi bir yerlere koşuşturuyorlardı. Adamsa bir ağacın altında beklerken yağmurun dinmesini , aldırmadan yağmura bisikletinin pedallarına basan ve yavaşlayan arabaların arasında yoluna devam eden kırmızı etekli Kadını gördü. Hayranlıkla seyretti  Kadını ve yağmurdan ıslanmış güzel bacaklarını. Pornografik bir görüntüden çok güzel bir sanat eseriydi bu Adam için.  Yağan yağmura aldırmayan Kadında Adamı fark etti ve hafifçe gülümsedi Adama. Ve akan zamanın içinde yoluna devam etti, aldırmadan.

Sesli Yazı

Dostumun Dostu Bayram

Bugün bir dostumu ziyarete gittim. Güzel bir günü onun güzel sohbeti ile süslemek istedim. Bana bir dostundan bahsetti. Adi Bayram’mış dostumun dostunun. Daha doğrusu ona bu ismi benim güzel dostum vermiş. Evet yanılmıyorsunuz Bayram bir insan değil. Paçalı bir güvercinmiş. Bugün bende şahsen tanışma fırsatı buldum kendileri ile.

Bayram yaklaşık bir yıl kadar önce bir bayram sabahı evlerine girmiş açık kalan balkon kapısından. Bir süre evde dolaşıp evi pislettikten sonra kendiliğinden çıkmış dışarı. Ama  benim dostumu hiç rahatsız etmemiş bu davetsiz misafirin zamansız ve ani gelişi. Aksine sevinmiş ve tıpkı bayramda gelen konuklarımız gibi ağırlamış onu. Ve böylece başlamış Bayram bey ile dostlukları.  Dostumun güzel tabiri ile “Bayram benim hayatıma anlam kattı”. Bayram bey bir yıl boyunca hayatına anlam kattığı bu dostunun balkonunu mesken etmiş kendine. Orada bol bol beslenmiş ve tabi ki kendine yakın çevreden de bir es bulup çoluk çocuk sahibi olmuş.

Bu dostumun birde ondan da tatlı bir esi var. Kendisi de inanılmaz güzel bir insan. Hani derler ya bir karıncayı bile incitemez diye. Tam olarak onun için dillendirilmiş bir söz bu. Evlerine giren örümcekleri yada böcekleri  bizler gibi yakalayıp öldürmek yerine yakalayıp bir kavanozun içinde evlerinden yaklaşık bir kilometre uzaktaki bir parka bırakıyor. Burada yaşamlarına yeniden yön veriyor bizim sadece korktuğumuz için öldürdüğümüz bu küçücük canlılar.

Evet bu saydığım iki kişi sadece insanları değil doğadaki tüm canlıları bu denli sevip onların hayatlarına bu denli önem verirken dünyada bir çok insan gözünü kırpmadan insanları vahşice katledebiliyor . Çok uzaklarda hatta başka bir kıtadaki binalara uçaklarla girip binlerce insanın ölümüne neden olabiliyor. Ama biliyor musunuz en az bunun kadar kötü bir şey daha gördüm geçenlerde bir haber kanalında. Binlerce insanın öldüğü bu saldırılardan sonra yüzlerce insan sokaklara dökülüp  “Yasasın  Amerika bunu hakketmişti” diye sevinç çığlıkları atmışlar. Bugünse Amerikan  halkı ve dünyanın pek çok yerindeki insanlar bu vahşetin mimari öldürüldüğü için sevinç çığlıkları ile sokaklara dökülmüş durumda. Keşke yüzlerce Amerikalı yada bir terörist öldürüldüğünde sevinen insanlar olmasa. Ölenlerin kim olursa olsun insan olduğunu unutmasa.

Umarım bir gün hepimiz evimize gelen paçalı güvercinlere bile kucak acar onları besler  veya evimizdeki böcekleri örümcekleri alıp onları asil yasam yerlerine götürür onları öldürmeden özgürleştirmeyi başarabiliriz.

Yarın gece Hıdırellez imiş. Benim bir gül ağacının yok altına bu dilekleri ekebileceğim. Sizden ricam biri benim için bir parça kâğıda benim su dileğimi yazıp gül fidanının dibine gömsün.

“artık insanlar öldürülmesin ve dostça yaşamayı öğrenelim su küçücük dünyada”  

 Sesli Yazı

Bir şizofrenin intihar mektubu

Gülmeyi unutan bir sabaha Merhaba ile başladı her şey…

Her sabah gibi küçücük soğuk ama bir o kadar da içli bir “günaydın“. Bu sabahta şehrin ışıkları henüz sönmüştü.  Ortalığı kaplayan sisi ve içindeki sokak lambalarının yalın görüntüsünü kuşların ötüşü süslüyordu.

Aslında her sabah olduğu gibi yoktun sen. Ne sen nede o güzel gülümsemen. Sen gittin gideli bu şehirde unuttu gülümsemeyi. Her gece yeniden bekliyorum gelmeni. Yeni bir umutla. Gereksiz saçma ama afilli bir yalnızlığın bekçisiyim sanki. Belki de beklemiyorum gelmeni. Sadece pencerenin önünde beklemek, bu sisli şehirde yalnızlığımı paylaşmak hoşuma gidiyor.

 Yine her gece olduğu gibi erkenden evimize geldim. Ne komik değil mi hala evimiz diyebiliyorum bu eve. Oysa ki sen bu evi, yani beni bırakıp gideli epey zaman oldu. Aslında tam 462 gün. İstemesem de artık saymayı bırakamıyorum. Kimilerine göre bir saplantı bu. Artık olmayan dostlarımda bıktı ve gittiler. Ne dostlarmış ama. Onlara göre tam bir hastalık bu. Her sabah senin olmayan “günaydın” sesinle uyanmam. Hayır yalan bu ne saplantı nede başka bir sey.

Sen gideli yazmayı da bıraktım. Artık ne anlamı var ki zaten. Okurlarım bile… bitti… Sadece melankoli artık tüm yazdıklarım.

Ne bekliyorsunuz ki artık benden, yaram derin ve zehir içime yayılıyor için için. Her satırımda o var. Aslında biliyorum en büyük nedeni tek sorumlusu benim  tüm bu olanların. Sana o sözleri söylediğim an imzaladım ruhumun ölüm fermanını.

Evet artık ruhum yok. İçimdeki gülümseyişlerin bir sonu vardı ve artık bu son perde Artık ne oyunlar ne şiirler ne yazılar. Birkaç dakika sonra ölü bir adam olacağım, ve bu lanet hayat bensiz devam edecek.  Rüzgarlar yine süpürecek sonbaharın tüm yapraklarını. Ama ben artık göremeyeceğim tüm bu yaşananları.

İyi şeylerde olacak ben ölünce . İnsanların aptal gülümseyişlerinden ve birbirlerinin cevabini umursamadıkları sorularımdan kurtulacağım.

-Beni sadece bu ikisi mi rahatsız ediyor peki tek derdim bu mu. Yani bu gece intihar etmeme neden olan tek şey bu öylemi.

+Saçmalama Rıfat bunun için intihar mi edilir . Daha mantıklı nedenler bulmalısın kendine. Ne yazacaksın nota. Apartman görevlisinin nasılsınız Rıfat bey sorusunu cevaplarken , aslında sorunun cevabini umursamaması beni çok kırdı ve intihar ediyorum…

Saçma.

-Neden not bırakayım ki. Öyle değil mi yaa. Kim neden bilmeli ki neden öldüğümü. Hiç kimsenin bilmesine gerek yok.

+Peki Rıfat sen biliyor musun bunu neden yaptığını

Neden

-Ne önemi var artık. Bırak sorgulamayı da iç su hapları bak saat kaç oldu.

+ne o yetişmen gereken bir yer mi var Prof. Dr. Rıfat Kara

-Ne bu simdi  Prof. Dr. Rıfat Kara. Alt tarafı boktan bir üniversitede  boktan bir Prof. um. Prof. olduğumu kendime hatırlattım da ne bok oldu. issiz Prof. Benim gibi lanet bir adamı hangi Üniversite kabul edecek simdi.

+Bak sana intihar etmen için yepyeni bir neden bile bulduk. “issiz Prof. İntihar etti”. ve neden biliyor musunuz .Aslında o bile bilmiyor.

-Yeter yeter dedim sana

+ Ne o söylediklerim hoşuna gitmedi mi  iç o halde su haplarında kurtulalım su dünyadan.

-Evet içecegim ve kurtulacağım senden.

+iste bu. Yeni bir neden daha buldun kendine ölmek için . Kendine bile söyleyemediğini söylemelisin önce. Sucu dünyaya atmaktan vazgeç ve kendine yalanlar söylemeyi bırak artık. Sen sevmeyi beceremedin. Ve bunun için tüm bu yaşananlar.

-Hayır hayır hayır sendende bu hayattan da bıktım artık. Kendimden sizden bıktım asil neden …

+asil neden bu mu şimdide ha ha ha hala bir suçlu arıyorsun değilmiş seni aptal Prof.

-Sus artık sus…

Neden gittin neden. Her sabah o sakin , ruhsuz da olsa sakin ve soğuk günaydınını özlüyorum ben. Olmuyor yapamıyorum artık. Ne is ne hayat, çıldırıyorum bak. Kendi kendime konuşuyorum. Neden neden gittin. Simdi neredesin?  Neredesin…

Küçüğümdün sen benim. Neşeli, güzel, saf tertemizdin ta ki beni  tanıyana kadar. Neden aşık oldun bana neden. Evet suçlu sensin sen bana aşık oldun ve tüm bunlar yaşandı.

+ ne simdi de suçlu ve öylemi. Bravo Prof. Bravo suçlu bulmakta üstüne yok. Senin Zaten tüm bu yaşananlarda ne gibi sucun olabilir ki. O zaten zorla girdi senin yatağına  , öyle değil mi. Bırak artık kendini kandırmayı ve kabullen , sende sevdin onu. Ve bu halde olmanın tek suçlusu yalnız ve yalnız sensin. O şehirler arası yolu unuttun mu yoksa. Onu ilk gördüğün ani, onu etkilemek için yaptıklarını ve dahası onu yatağa atmak için yaptıklarını.

-Yeter diyorum sana yeter sus.  Bunlar ikimizin de son sözleri olacak artık. Sana ve bu berbat hayata elveda.

+ elveda profesör bakalım ölüm senin acılarını dindirmeyi başarabilecek mi? Elveda…   

Sesli Yazı

Ağlıyorum

İçimde gecenin tüm hüznü doluyken

Dışarıda hafiften bir yağmur yağıyor.

Gözlerimden yaslar akarken,

Fonda çalan Sezen Aksu`nun “Erkekler ağlamaz” parçasının sözlerine inat süzülüyor yaslar gözümden.

Gözyaşlarının insanın içindeki zehir olduğuna inanır bazıları. İçindeki zehri atmanın en güzel yoludur der bazıları da. Artık inanmıyorum bu sözlere. Gözümden süzülen hiçbir damla acımı hafifletmiyor. Kırılan kalbim canimi acıtıyor.

Ağlıyorum ve gecenin sessizliğini bozan yağmurun sesini dinliyorum, yudumlarken tatsız şarabımı.

Sesli Yazı